İkinci örneğimiz, uzmanlık alanı din eğitimi olan ama bu konuda kayda değer bir eseri olmayan bir hocahanım idi:
"...Devrin özelliği, toplumsal veya aile ile ilgili her kuralın mutlaka din ile bağlanmasıdır. Din ile bağlanmadıkça insanların bu kurallara uymayacağı varsayılmıştır."
Müslümanlara göre her devrin özelliği böyledir; yalnız "toplumsal veya aile ile ilgili" olan değil, hayatın bütün alanlarında mümin, attığı her adımın Allah'ın emir ve yasaklarına, dolayısı ile rızasına aykırı olmadığını gözetmek durumundadır; Müslümanlık Allah'ın iradesine ve dinine tâbi olmak, bağlanmak bunu gerektirir. Bir emir veya yasak dini ise, Allah ve Resulü buyurmuşsa elbette müminler bunlara daha bir titizlikle riayet edeceklerdir.
"Birçok kişiye göre, başörtüsü Allah'ın emridir. "Allah'ın emri" tabiri, Allah'ın öğüdünün emir telakki edilmesinden doğuyorsa, buna saygı duyulur. Başörtüsü böyle sunulduğu zaman tepkiyle karşılanmayacaktır. Fakat bu bir emir seviyesinde, zamanüstü bağlayıcılıkta sunuldukça tepki devam edecektir."
Birçok kişiye göre değil, modernistlerden önceki dönemin bütün fıkıhçılarına göre tesettür Allah'ın emridir, farzdır, açılması haramdır. Örtülmesi gereken yerlere başın da dahil bulunması yine bütün klasik dönem müctehidlerinin kabul ettikleri bir hükümdür. Bu hüküm, Allah'ın öğüdünün emir telakki edilmesinden değil, Allah'ın teşrîî8 emirlerinden çıkarılmıştır. Müminler buna yalnızca saygı göstermezler, aynı zamanda çiğnenmesini, aykırı hareket edilmesini haram bilirler.
"Allah'ın emirleri, başkası tarafından değiştirilemez, başka türlüsü yapılamaz olan kanunlarıdır. Yasin Suresi'nin son ayetinde bu hakikat şöyle bildirilmiştir: Allah bir şeyin olmasını istedi mi, ona 'ol' emrini verir ve o şey olur! Allah'ın emirleri, dünyanın ve kâinatın düzeni, varlıkların varoluş kurallarıdır. Gerisi, Allah'ın kullarına emirleri değil öğütleridir."
Bu yorum(!) hiçbir dinî esasa dayanmayan keyfî ve indî bir yorumdur ve bilgi eksikliğine dayanmaktadır. Allah'ın vahyindeki emirler9 tekvînî10 ve teşrîî olmak üzere ikiye ayrılır. Namazı, orucu, haccı, zekatı... buyuran emirler ile içkiyi, kumarı, yalanı, zinayı... yasaklayan nehiyler işte bu teşrîî olan emir ve yasaklardır; yani bunlar öğüt değil, dünya ve ahirette yaptırımı olan bağlayıcı buyruklardır. Allah'ın devamlı olarak bağlayıcı emir ve yasakları vardır; bunlara mümin olanlar tepki göstermez, teslimiyet gösterir, tepki gösterenler ise Müslümanlığı eksik olanlardır.
"Başı açık insan kadın-erkek herkes, her yerde, her zaman ibadet edebilir. Allah'la kulun arasına hiçbir engel giremez, Allah'ına ibadet eden kula kimse kayıt ve şart koyamaz, kıyafet cemaat içindir. Cemaate katılan kimse, cemaati incitmeyecek bir şekle bürünür."
Hiçbir kurala, delile, esasa, kadim ictihada dayanmadan ve sorumluluk duygusundan da azade olarak söylenmiş sözler. İnsan hayret etmekten kendini alamıyor. Bir insanın elbisesi bulunacak, ama çıplak olarak namaz kılacak ve buna kimse karışmayacak, kimse ibadetlerle ilgili kayıt, şart, kural... koyamayacak. O zaman dine, peygambere, vahye ne gerek var? Herkes kafasına estiği gibi tapınsın dursun.
Hocahanım çoktandır İlmihal okumuyor zahir, okursa "setr-i avret"in yalnız başına namaz kılan müminlere de gerekli olduğunu görüp öğrenecektir.
Ayetlerle Tesettür
Mü'min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsanlar ve ırzlarını korusunlar, zinetlerini açmasınlar (Zinetlerin takıldığı boyun, baş, bacak ve kulak gibi yerlerini göstermesinler). Ancak bunlardan görünen kısımlar (yüz ve el gibileri) müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar. Zinetlerini açmasınlar. Ancak kendi kocalarına, yahut kendi babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut kendi oğullarına, yahut kocalarının (başka kadından olan) oğullarına, yahut kendi erkek kardeşlerine, yahut erkek kardeşinin oğullarına, yahut kız kardeşlerinin oğullarına, yahut müslüman kadınlara, yahut ellerindeki cariyelere, yahut kadına ihtiyacı kalmamış uyuntu erkeklere, yahut henuz kadınların gizli yerlerinin farkına varmamış çoçuklara açabilirler. gizledikleri zinetleri bilinsin diye, ayaklarınıda vurmasınlar. Toptan ALLAH'a tevbe edin ey Mü'minler. Ta ki felah bulasınız! (Nur suresi 31)
Nikah ümidi kalmayan, (hayızdan, çoçuktan kesilmiş) yaşlı kadınlar var ya! Zinetlerini erkeklere göstermemek şartı ile çarşaflarını bırakmalarında kendilerine bir günah yoktur. Bununla beraber iffetli davranıp sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. ALLAH her şeyi işiten hakkıyla bilendir.(Nur suresi 60)
Ey Peygamber! Kadınlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle de dış örtülerini sımsık örtsünler Bu onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli yoldur. ALLAH çok bağışlayıcı çok esirgeyicidir. (Ahzab suresi 59)
Hem evlerinzde oturun. Ve evvelki cahiliyet (zamanı kadınların) da olduğu gibi açılıp sacılıp kırıtmayın. Namazı dosdoğru kılın. Zekatı verin. ALLAH' ave Peygamberine itaat edin. Ey ehl-beyt, ALLAH sizden sadece kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzab suresi 33)
Hz. Peygamber şöyle buyurur:
"Cehennemliklerden iki sınıf vardır ki, ben onları dünyada görmedim: Birincisi ellerindeki öküz kuyruğu gibi kırbaçlarla halkı kırbaçlayan kimselerdir. ikincisi giyinmiş cıplak, kalçasını oynatarak, kırıtarak, salınarak yürüyen, başları deve hörgücü gibi kadınlardır. Bunlar cennete giremezler, onun kokusunu da alamazlar. Halbuki onun kokusu çok uzun mesafelerden alınır."
Ebu Davud'un rivayetine göre ise şöyle söylenmiştir
"Resul-i ekrem ince bir elbise giymiş olan baldızı Esma'ya: Ey Esma! Buluğa erdikten sonra kadının -yüz ve ellerini işaret ederek- şu ve şundan başka yerinin görünmesi doğru olmaz" buyurmuştur.
Hz. Aişe(r.a)'nin şöyle rivayet etmiştir:
"ALLAH ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. (Nur suresi-31)" ayeti inince, dış giysilerini yarıp onlarla örtünüler.."
Başka bir rivayete göre ise şöyle söylenmiştir:
"izarlarını alıp onları kenar kısımlardan yardılar ve onlarla örtündüler"
Ebu Davud'un rivayetine göre ise şöyle söylenmiştir:
"Dış giysilerinin örtülerini yarıp onlarla örtündüler"
Hz. Aişe(r.a)'den rivayet edilmiştir:
"Ensar kadınlarından söz etti. Onları övdü. Haklarında güzel şeyler söyledi ve şöyle dedi: "Nur süresi inince, peştemallarını alıp onları yardılar ve başlarına örtü yaptılar."
Ümmü seleme(r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:
"Ey Peygamber! Eşlerine,kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle: Cilbablarını üzerine alsınlar (Ahzab suresi-59)" ayeti indiğinde ensar kadınları adeta kafalarında siyah kumaşlardan kargalar varmış gibi çıkarlardı (yani başlarına siyah örtüler örterek çıkarlardı.)
Eyy Hak Yolcusu site kuruldugundan buyana 35897 ziyaretçi Buradaydı