Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin
Hz. Hasan (radiyallahü teâlâ anh)
Peygamber efendimizin torunu, Islam halifelerinin besincisidir. Babasi Hz. Ali, annesi ise Resulullahin kizi Fatima-tüz-Zehra’dir. Beyaz ve güzel yüzlü olup, yüzü Resulullahin yüzüne çok benzeyen yedi kisiden biri bu idi. Resulullaha bundan daha çok benzeyen kimse yoktu. Ismini Peygamber efendimiz koydu. Soyundan olanlara Serif denir.
Hz. Hasan, âlemlerin efendisi olan sevgili Peygamberimizin terbiyesiyle yetisip büyüdü. Resulullahin pek çok hadis-i serifi ile övüldü. Peygamber efendimiz Hz. Hasan’i çok sever, ona sefkatle muamele ederdi. Bir defasinda Hz. Hasan, kardesi Hz. Hüseyin ile Resulullahin huzurunda güresiyorlardi. Resulullah efendimiz, Hasan’i tesvik buyururdu. Hz. Fatima, (Babacigim, Hüseyin küçüktür, halbuki siz hep Hasan’in tarafini tutuyorsunuz) deyince, (Ya Fatima! Cebrail, Hüseyin’e yardim ediyor) buyurdu. (Sevahid-ün nübüvve)
Ebu Eyyub-el-Ensari, Hasan ile Hüseyin’in Resulullahin huzurunda oynadiklari sirada huzurlarina girince, (Ya Resulallah, bunlari çok mu seviyorsun?) diye sordu. Peygamber efendimiz de, (Nasil sevmem! Bunlar benim dünyada öpüp, kokladigim iki reyhanimdir) buyurdu.
Abdullah ibni Abbas rivayet etti:
Resulullah, Hasan’i omuzuna almisti. Bir kisi, ya ogul, ne güzel zatin omuzundasin dedi. Resulullah buyurdu ki:
(Omuzumdaki de güzeldir.) [Mesabih]
Hz. Hasan, hilm (yumusaklik), riza, sabir ve kerem (cömertlik) sahibiydi. Iki defa her seyini Allah rizasi için dagitti. Bol sadaka verirdi. Aldigi bir hediyeye degerinden fazla karsilik verirdi. Alisverislerinde pazarlik eder, ucuz almaya çalisirdi. Kendisine, (Bir günde binlerce dirhem sadaka veriyorsun da bir sey satin alirken niçin uzun uzun pazarlik edip yoruluyorsun) dediklerinde; (Verdiklerimi Allah rizasi için veriyorum. Ne kadar versem yine azdir. Fakat alisveriste aldanmak, aklin ve malin noksan olmasidir) buyurdu.
Babasi Hz. Ali sehid olunca, Kufe’de halife seçildi. Kufe, Basra, Irak, Horasan, Mekke, Medine, Hicaz ve Yemen ahalisine, pederi gibi halife oldu. Diger memleketler, Hz. Muaviye’nin elinde idi. Yedi ay sonra, Bagdat yaninda Anbar denilen yerde, ikisinin ordusu harbe hazir iken, Müslüman kani dökülmemesi için, hilafeti Hz. Muaviye’ye birakti. Hz. Hasan daha küçük yastayken, Resulullah efendimiz ona isaret ederek, (Bu oglum seyyiddir. Allahü teâlâ, onun ile, müminlerden, iki büyük firka arasini bulur, baristirir) buyurmustu. Bu hadis-i serif, Resulullahin bir mucizesi olarak tecelli etti.
Hz. Hasan Medine’ye geldi. Ölünceye kadar orada yasadi. Zevcesi Cade kiskançlik yüzünden onu zehirleyip ölümüne sebep oldu.
(Kisas-i Enbiya), yedinci cüz, 107. sayfada diyor ki, (Hz.Hasan çok evlenir ve çok bosar idi. Aldigi kizlar, ona asik olurdu. Zevcesi Cade, kendisini bosayacagindan üzülerek Hz.Hasan’i zehirledi.)
Hz. Hüseyin (radiyallahü teâlâ anh)
Resulullahin torunu, Hz. Ali’nin ikinci ogludur. Hüseyin adini, Resulullah vermistir. Künyesi, Ebu Abdullah’tir. Lakabi Seyyid ve Sehid’dir. Soyundan gelenlere Seyyid denir. Kerbela’da sehid edildi. Mübarek basi, Misir’da Karafe Kabristaninda medfundur.
Bir gün Peygamber efendimiz, Hüseyin’i sag dizine oglu Ibrahim’i sol dizine aldi. Cebrail aleyhisselam gelip, Hak teâlâ, bu ikisinden birini alacaktir. Sen birini seç, dedi. (Eger Hüseyin vefat ederse, benim canim yandigi gibi, Ali’nin ve Fatima’nin da canlari yanar. Eger Ibrahim giderse, en çok ben üzülürüm. Üzüntümü, onlarin üzüntüsüne tercih ediyorum) buyurdu. Üç gün sonra oglu Ibrahim vefat etti. Resulullah, Hüseyin yanina geldiginde onu öpüp, (Selamet ve saadet o kimseye ki, oglum Ibrahim’i ona feda ettim) buyurdu.
Bir gün yine Resulullahin yanindaydi. Annesine gitmek istiyordu. Ancak hava yagmurluydu. Resulullah dua buyurdu. Hüseyin eve gidinceye kadar yagmur yagmadi.
Hz. Hüseyin’in yüzü, karanlik gecede etrafini aydinlatirdi. Hacca daima yaya olarak giderdi. Yanindakiler bineklere binse de, kendisi binmezdi. (Sevahid-ün nübüvve)
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ehl-i beytin gözbebekleri, eshab-i kiramin büyüklerindendir. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Fatima, Cennet hatunlarinin üstünü, Hasan ve Hüseyin de Cennet gençlerinin yüksekleridir.) [Tirmizi]
(Allah, Fatima ve nesline Cehennemi haram kildi.) [Hakim, Taberani]
(Vallahi Ehl-i beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez.) [I. Ahmed]
(Benim soyuma dil uzatarak, beni incitenlere, Allahü teâlâ çok azap yapar.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, oglum Hasanla iki Müslüman ordunun arasini baristirir.) [Buhari]
(Ya Rabbi, Hasanla Hüseyini seviyorum. Sen de sev. Bunlari sevenleri de sev!) [Tirmizi]
(Ehl-i beytimi ve Eshabimi çok sevenin, Sirat köprüsünde ayagi kaymaz.) [Deylemi, I. Adiy]
(Eshabimi, ezvacimi ve Ehl-i beytimi seven, Cennette benimle beraber olur.) [Ramuz]
Ehl-i beyt de eshab-i kiramdan idi. Eshab-i kiramla ilgili 4 âyet meali:
(Mekke’nin fethinden önce Allah için mal veren ve savasan eshabin derecesi, fetihten sonra veren ve savasanlardan daha yüksektir. Her biri için hüsnayi [Cenneti] söz veriyorum.) [Hadid 10]
(Eshabin hepsi, kâfirlere siddetli ve birbirlerine merhametlidir.) [Feth 29]
(Sizler en iyi bir ümmetsiniz.) [Âl-i Imran 110]
(Muhacir ve Ensar ile iyilikte onlarin izinden gidenlerden, Allah razidir.) [Tevbe 100]
Demek ki, kurtulus için Ehl-i beytin ve Eshab-i kiramin yoluna sarilmak lazimdir.
Insanlarin en sereflileri
Abdullah ibni Abbas hazretleri anlatir:
Resulullahin huzurunda idim. Fatima aglayarak gelip, dedi ki:
(Babacigim, Hasan ve Hüseyin evden oyun için çikmislardi, uzun müddet geçti, hâlâ dönmediler. Ali de evde yok ki gidip onlari arasin.) Resulullah, (Ya Fatima, üzülme, Allahü teâlâ onlari korur) buyurdu ve (Ya Rabbi, o ikisini, eger denizde iseler de, inâyet kayigin ile, kenara getir. Eger sahrada iseler de, hidayet rehberin ile evine getir) diye dua etti.
Cebrail aleyhisselam gelip, dedi ki:
Ya Resulallah, hiç elem çekme ki, o iki sehzadeniz Neccar ogullarinin bahçesinde emniyettedirler. Allahü teâlâ onlari muhafaza için iki melek vazifelendirmistir. Kanatlarini onlara gerip, hizmetleri ile mesguldürler.
Resulullah o bahçeye dogru yola koyuldu. Onlari alip eve dönerken, Hüseyini melek tasiyordu. Ebu Eyyub-i Ensari görünce, melegi his etmeyip, zan etti ki, ikisini de Resulullah götürmektedir. Dedi ki, ya Resulallah, birini bana verin, yükünüzü hafifleteyim. Resulullah buyurdu ki:
(Ya Eba Eyyub! Bunlar dünyada mükerrem, ahirette muhteremdir. Valideleri kendilerinden esref ve efdaldir.)
Çabuk onun sikintisini gider
Bir gün bir kisi Peygamber efendimize bir ceylan yavrusu hediye getirdi. Resulullah onu torunu Hasana hediye etti. Hüseyin bunu isitince Resulullahin huzuruna gelip (Dedecigim, ben de ceylan yavrusu isterim) dedi. Hiçbir sey ile teselli bulmayip, aglamaya basladi.
Resul-i ekrem düsünceli otururken gördü ki, sahradan bir ceylan, yavrusuyla acele ile gelir. Resulullahin huzuruna geldiginde, fasih bir lisan ile (Ya Resulallah, Allah bana iki yavru ihsan etmisti. Birini bir avci tutup, size getirdi. Biri benim ile kaldi. Onu emzirmeye mesgul iken, nida geldi ki, (Bir yavrun Hasana vasil oldu. Hüseyin de ceylan yavrusu istiyor, bunun için agliyor. Durmayip, bu yavrunu da çabuk huzura götür. Onun sikintisini kalbinden gider.) Resulullah bu haberden mesrur olup, o ceylan yavrusunu da Hüseyine verip, hatir-i serifini teselli etti. (Kenz-ül Garaib)
Bunlarin besiklerini sallardim
Eshab-i güzinden Dihye daima ticaret için, sefere gidip-gelirdi. Cemal güzelligi çok fazla idi. Cebrail aleyhisselam Resulullahin huzuruna geldiginde, ekseri Hz. Dihye’nin suretinde gelirdi. Bir gün Cebrail aleyhisselam Dihye’nin suretinde Resulullahin huzurunda oturdu.
Hz. Hasan ve Hüseyin o zaman henüz çocuk idiler. O sirada biri Hz. Dihye’yi görüp, geriye dönüp, kardesine, dedemizin yaninda Dihye oturur, gel yanina varalim dedi. Ikisi de acele ile mescide girdiler. Cebrail aleyhisselamin dizleri üzerine oturdular. Mübarek ellerini Cebrailin koynuna uzattilar. Resulullah, bunlari men etmek istedi. Cebrail dedi ki, ya Resulallah, niçin elem çekersin! Bunlar küçük iken, Fatima teheccüd namazini kilarken, Allahü teâlâ beni gönderir, Fatima namazda iken elem çekmeyip, rahatça teheccüd kilsin diye, bunlarin besiklerini sallardim. Ya Resulallah, bu hareketlerini bana karsi bir edepsizlik sayma! Fatima teheccüd namazindan sonra uyurken, bunlar aglardi. Allahü teâlâdan bana, git besiklerini salla, Fatima uykusundan uyanmasin diye ferman gelirdi. (Cennette, Ali, Hasan ve Hüseyin için bir nehir vardir) Sadasini bunlarin mübarek kulaklarina ben getirmistim. Onlarin üzerime çikip, ellerini koynuma sokmalari acaip olmaz.
Resulullah buyurdu ki:
(Ya kardesim! Masumlar, simdi bir sey yapmadilar. Bir edepsizlik ederler diye mani oldum. Zira Dihye isminde eshabimdan birisi vardir ki, disariya gider, her geldiginde bize gelse, bunlara bir hediye ile gelirdi. Seni Dihye zan edip, ellerini koynuna uzattilar.)
Cebrail aleyhisselam, Allahü teâlâya teveccüh edip, (Ya Rabbi, ihsan eyle, bu masumlari sevindireyim) buyurdu. Niyaz ettigi gibi, güzel hitap eristi ki;
(Oturdugun yerden gözlerini yum. Iki elini Cennet içine uzat. Her ne eline gelirse, al.)
Cebrail ellerini Cennete uzattigi gibi, bir yesil salkim üzüm ve bir kirmizi nar eline geldi. Hasan üzümü aldi. Hüseyin nari aldi. Onlar bunlari yerken, bir dilenci, ya ehl-i beyt, o üzüm ve nardan bana da verin diye seslendi. Fitratlari icabi hemen vermek istediler ancak Cebrail aleyhisselam mani oldu ve (Bu dilenci iblistir. Cennet meyvesi ona haram iken, hile ile almak ister) dedi.